Uysallar, bir Netflix… Pardon Onur Saylak dizisi. Burası çok önemli. Çünkü Netflix Türkiye’den bu kadar kaliteli bir iş ortaya koyması beklenemez. Zira kendileri hep Türkiye’de pek bu kalitede iş yapmıyorlar. Bu denli kaliteli başka bir Netflix dizisi ise “Bir Başkadır.” Ne tesadüf ki o da bir Berkun Oya yapımı. Yani o da Netflix Türkiye ürünü değil. Açıkcası yerli ve bağımsız işlere fırsat vermesi Netflix Türkiye’nin en başarılı işi.
Gelelim Uysallar dizisine. Dizimiz bir aile dramı diyebiliriz. Kişilerin günümüz büyük şehir sorunları altında ezilen bir aileyi konu alıyor. Bu inceleme yazımızda karakter karakter ele alacağım çünkü her bir karakter günümüzün bir yozlaşmasını ele alıyor.
İlk olarak evden kaçma teşebbüsü ile her şeyi başlatan ailenin babası Oktay Uysal’ı ele alacağız.
Oktay, Ankara’da büyümüş ve lise çağlarında bir punk. “Yahu zaten bir sürü isim altında yeterince ayrıldık bir de bu mu çıktı başımıza?” dediğinizi duyar gibiyim. Haksız da sayılmazsınız bu isyanda ama bunlar kendi halinde zararsız bir grup. Punk dediğimiz şey aslında bir yaşam tarzı. Bunlar da anarşizmde gördüğümüz üzere evlilik kurumu, sabit bir işte çalışmak gibi birçok şeyi reddediyorlar. Ama bu punk rock müziği etrafında oluyor. Daha çok punk rock dinleyicileri diyebiliriz. Bol demirli kıyafetler giyinip saçlarını marjinal bir şekilde keserek farklı renklere boyalı saçlarla yaşanan bir yaşam tarzı. Oktay da bunlardanmış gençliğinde. Sonra subay babası duruma müdahale edip uzaklaştırmış onu bu sevdadan. Mimar çıkmış bizim Oktay. Tam bu sebepten içinde bastırılmış duyguların çoğu insanda olduğu gibi orta yaşların sonunda ortaya çıkıyor ve ikinci bir hayat daha başlıyor. Punk hayatı… Toplum Oktay’ı mimarken kabul ediyor punk olunca dışlıyor. Yine toplumun şekilciliği ile karşı karşıyayız. Tabi bu sırada iş ve aile hayatı da devam ediyor. Gece punk, gündüz normal hayatı derken zaten bu kendini sorgulama evresinde ailesini boşlayan Oktay, Uysallar ailesinin her ferdini bu yalnızlık sürecinde kendini sorgulamaya itiyor
Oktay’ın eşi ve ailenin annesi Nil ise yine orta yaşların bitmesi ve aslında Oktay’ın kendisiyle eskisi kadar ilgilenmemesi sonucu gençleşme ve tabii ki yeni bir hayat kurma çabasına giriyor. Dikkatinizi çekerim her şey bir kişinin gençliğinde bir şeyden hevesini alamaması ve sonrasında istemediği bir işe girmesi ile başlıyor. Tanıdık geldi mi? Nil, aynen Oktay gibi yalanlar üzerine bir hayat kuruyor ve her yalanda olduğu gibi bu da kötü bitiyor.
Ege, ailenin büyük oğlu. Ege daha küçük yaşta pskolojik sorunlar yaşamaya başlıyor. Diziyi izleyen herkes anlayacak ki Ege normal. Yine o da kendisine dayatılan şeylerin altında kalıyor. Lise birinci sınıfta, özel okulda tabi, karneyi alıp eve gelince ilk kez sinir krizi geçiriyor, yırtıp atıyor. Taktir almış ama hak etmediğini düşünüyor. Okul yönetimi ne diyor biliyor musunuz? “Bütün öğrenciler ve veliler memnun bir tek Ege memnun değil.” İşte böyle böyle haksızlığı öğreniyor yeni nesil. Notu hak etmeden alan, okulu hak etmeden kazanan, bizim Ege de hasta. Üniversite sınavına giricek mesela ama ne olacağını bilmiyor. Bunu düşünürken okulun bahçesinde sınavı kaçırıp hiçbir şey olamayacağım diye bir daha sinir krizi geçiriyor. Bu da tanıdık geldi dimi? Ne olacağını bilmeyen bir şeyler olmuş insanlarla dolu ülkemiz. Sırf bu yüzden Ege karakterini ağır psikolojik ilaçlarla tedavi etmeye çalışıyorlar. Ben iyice emin oldum gerçek sağlıklı insanlar deliler.
Ece Uysallar’ın küçük kızı. Bu kızımız ise robotlaşmaktan korktuğu için akıllı telefon istemiyor. Herkes felefona bakıyor ben de öyle olurum diyor ve istemiyor. Arkadaş edinmek için kocaman apartmanda kapı kapı geziyor.Dürüst şekilde yüz yüze arkadaş edinmeye çalışıyor yani. Uysallar’ın en masumu da Ece tabii ki.
Uysallar’dan olmayan ve Uysallar’ın başının belası Berhudar bey var. Oktay’ın patronu olan Berhudar’da toplum baskısının ta kendisi. Bu karakteri çözmeyi izleyenlere bırakıyorum. Zira herkes için başka anlam taşıyabilir. Ayrıca Uysallar dizisinin baş rolleri hikayeyi taşıyor olabilir ama yan roller ve mekanlar da birçok şey anlatıyor. Hostes olmak isteyen ama sevgilisi yüzünden olamayan Ece’nin arkadaşı komşuları mesela. Ya da Uysallar ailesinin evinin güzel dizayn edilmiş ve pahalı olması hem Oktay’ın iyi bir mimar olduğunu ortaya koyuyor. Ee parayla saadet olmuyor demek ki.
Bastırılmış duygularımız, kim olursa olsun kendi değerimizi onun hareketlerine bağlamamız ve gelecek kaygılarımız bizi hep uçuruma sürüklüyor. Bunların hiçbirinin suçlusu biz olmasak da cezasını bir tek biz çekiyoruz. Toplum ve toplumların seçtiklerinin işlediği suçların cezasını insanlar çekiyor.
Uysallar tam olarak bundan bahsediyor işte. Uysallar uysal olanların nasıl ezildiğinden kendiyle bile baş edemediğinden bahsediyor. Yok olup giden masumluklardan, dürüstlüklerden ve bunları kaybedenlerin yozlaşma dalkavukları tarafından nasıl deli olarak adledildiğinden bahsediyor.
Velhasıl siz siz olun, siz olun…
Gökhun Aydın
İlk yorum yapan siz olun