2024 yılının Ağustos ayındayız. Hamas, İsrail’e saldıralı tam 11 ay oldu. O zamandan bu yana İsrail, soluksuzca Filistin’i, Gazze’yi bombalıyor. Çocuklar, kadınlar, gençler ölüyor ve bütün sözde medeni devletler bu katliamın arkasında.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, İsrail Dışişleri Bakanı tarafından Saddam benzetmesi ile tehdit edildi. Hamas’ın lideri Haniye, İran’da büyük bir güvenlik zaafiyeti sonucu öldürüldü. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan “kardeşim” diye söze başladı; bu söz, millî yas ile devam etti ve ardından Türk devlet görevlilerinin Haniye paylaşımı kaldırıldı diye Türkiye’de bir sosyal medya platformuna kısa süreli erişim engeli getirildi.Önceden büyük oyunu gören AKP’li amcalar vardı, şimdi ise büyük oyunu gören muhalif gençlerimiz var(!) Peşinen söyleyelim, bazı makam ve koltuklarda bulunanlar zaman içerisinde duygularını kaybeder. İnançlarını ve davalarını da kaybederler. Çünkü aksi takdirde ayakta kalamazlar. Devletin hangi kademesinde olursanız olun, dış politikada çıkarcı yaklaşmanız gerekir. O yüzden siyasi savları ve mesnetsiz avam siyasetini boşverin, duymayın bile.
Peki, Türkiye’nin İsrail ile ticareti ve diplomasiyi kesmemesine rağmen neden en yüksek kademeden Filistin için bu denli naralar yükseliyor? İktidar Müslüman ya da siyasal İslamcı olduğu için mi? İnsani olarak yaklaştığı için mi?
Hamas saldırısından biraz daha geriye gidelim. 2022’de Ukrayna-Rusya savaşı başladı. Aslında Rusya, Ukrayna nezdinde Avrupa’ya savaş açmış oldu. Türkiye bu savaşta bütün Avrupa ve Batı medeniyetinin aksine ortada bir tavır sergiledi. Dolmabahçe’de iki tarafı da ağırladı ve büyük ağabey rolüne büründü. Rusya’dan satın aldıklarını artık alamayan Avrupa’nın enerji sorununun çözümü için önemli bir köprü görevi gördü. Bu diplomasi, Türkiye’yi Batı için Doğu ile köprü noktasına getirdi. Gerçekleşen son esir takası ise bu diplomasiyi, istihbari olarak ara vermeden ne ölçüde yürüttüğümüzü bize açıklıyor.
Birinci Dünya Savaşı, veliaht bile olmayan Avusturya prensi öldü diye başladı. İkinci Dünya Savaşı için Çekoslovakya feda edildi, Polonya işgali savaşı başlattı. Üçüncü Dünya Savaşı’nı ne başlatacak?
Bana kalırsa Üçüncü Dünya Savaşı başladı bile. Bu savaş, nükleer silahlar sebebiyle küçük ülkeler içerisinde sıcak, büyük ülkelerin başkentlerinde ise soğuk şekilde hibrit bir formda devam edecek. Bu savaşın cephesi ise istihbarat. Ancak bilgi anlamında değil, lobi, diaspora ve diplomasi şeklinde. (Neyi kastettiğimi başka bir yazıda daha detaylıca anlatacağım.) Batı’nın savaşılan toprağı Ukrayna, Doğu’nun ise Filistin. Ortadoğu her zaman savaş meydanıdır.
Gelelim Türk Devleti’nin Filistin’den çıkarlarına. Tekrar iki kutuplu olmaya doğru giden günümüz dünyasında Batı, yani ABD, ABD’nin vasalları Avrupa, İsrail ve İngiltere; Doğu ise şimdilik Rusya ve Çin şeklinde görünüyor. ABD, Avrupa, İsrail doğrudan cephede yerini almışken bence İngiltere, uzun bir süre daha dünya meselelerine alenen müdahale etmeyecek. Çin, sessiz dev. Türkiye ise dünyayı nükleer savaştan koruyacak olan arabulucu.
Benim teorim; Türkiye, Filistin meselesinde korkması gereken ülkelerin ikiden fazla olmasını istiyor. Rusya’yı doğrudan Filistin meselesine dahil edip ABD ve Rusya’yı Ortadoğu’da karşı karşıya getirdikten sonra tekrar arabulucu tavrına dönerek İsrail ile bu meseleyi çözmek niyetinde. Neden olmasın? Dış politikanın iki numaralı kuralı “İstediğini alamıyorsan kavgaya herkesi dahil et.” değil mi? Bir numaralı kuralını merak edenler için: “Her zaman kendi ülkenin çıkarlarını düşün.” Zira Türkiye, Batı ve Doğu’nun Ortadoğu’daki düğümünü önce körleştirip sonra çözerse bölgede haddinden fazla söz sahibi olabilir.
Zaten bu yüzden Filistin ile ilgili tepkiler halk ölçeğinde başlatıldı. Devlet meseleye mesafesini koruyacak, gereken parmağı millet sallayacaktı. Sonradan İsrail, Mossad eliyle bunu lehine çevirince parmak sallama işi hükümete kaldı.
Gökhun AYDIN
İlk yorum yapan siz olun