İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türk Eğitim Sistemi: Attila Keleş Söyleşisi

Söyleşi: Gökhun Aydın

Türk Eğitim Sistemi özellikle son yıllarda eleştirilen ve sonuçlarının kötü olduğu öne sürülen bir hal aldı. Bir ülkenin, bir devletin devamlılığını teminatı olan genç nesil ve milli eğitim sistemi Türkiye’de ki gerek siyasi gerek maddi kaygılarla şekillenmeye ve sonucunda ise heba olan gençlere dönüştü. Türk Eğitim Sistemi meselesini Gökçe Medya olarak ele aldık ve Ankara Keçiören Birey Okulları Kurucu Müdürü kıymetli hocamız Attila Keleş İle bir söyleşi gerçekleştirdik.

Keyifli okumalar diliyoruz…

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz hocam?

1983 Ankara doğumluyum, aslen Ankaralıyım. İlk ve orta öğrenimimi Ankara da tamamladım. Kendime memleketi ve dolayısıyla dünyayı değiştirmek hedefi koyduğumda ortaokul çağlarındaydım. Yani öğretmen olmaya karar verdiğimde de 15 yaşındaydım. Liseyi öğretmen lisesinde, üniversiteyi Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Tarih Öğretmenliği bölümünde okudum.

Türk Eğitim Sistemi
Attila Keleş

Öğretmenlik mesleğinin önemli olduğunu biliyoruz peki sizin için ne ifade ediyor?

Kutsal bir meslek, ulvi bir iş! Konusu; içten dışa doğru kendi geleceğiniz, sevdiklerinizin geleceği, milletinizin ve devletinizin geleceği, kısaca ülkenizin geleceği! Öğretmenlik dün kadar eski, yarın kadar hep yeni, hep ümit, her daim ümit demek!

Sizin ilk öğretmenliğe başladığınız dönemle bu zaman arasında hem eğitim hem öğrenci olarak farklar neler?

2000 li yılların başlarından günümüze kadar her geçen gün zorlaşan bir işle iştigal ediyoruz. Teması insan. Dolayısıyla işin tabiatında zorluk var. Her “ben”in içindeki “ben” ile uğraşmak zarureti var. Maziye doğru çeyrek asırlık dilimler halinde eğitim-öğretmenlik bahsini bir kadavra misali teşhir masasına yatıracak olursak; bugün yapmamız gereken en önemli işin öğretmenliğin iade-i itibarı olduğunu çok net bir şekilde görürüz. Öğretmen, öğrenci, eğitim sistemi denkleminde bugün algı, anlayış ve muamele düzeyinde hatırı sayılır bir dejenerasyon var. Yeni bir keşfe lüzum yok; ön iliklemekten siyah önlüğe kadar geri dönmek dahi bizi bugünkünden daha iyi neticeler almaya taşıyacaktır. Öğrenci Şehzade Mehmet, veli II.Murat, hoca Akşemsettin-Molla Gürani ilişkisini bugün ki ilişkilere tatbik etmek şuan yaşadığımız sorunların en tesirli ilacı!

Uzun yıllardır öğrencilerin başarısızlıklarını yüklediği eğitim sistemi gerçekten öğrencilerin dediği kadar sorunlu mu ve Türk eğitiminin öncesine kıyasla durumu nedir?

Eğitim sistemimizdeki sorunların yanı sıra yaşadığımız milli-manevi-kültürel erozyon başarısızlıkların en önemli saiklerinden. Toplum yapımızın en küçük ve temel birimi olan aile yapısında yaşadığımız çözülme ve pörsüme eğitim sistemimizdeki problemlerin katlanarak büyümesinde etkili rol oynuyor. Her geçen gün fahri öksüz, fahri yetim sayımız bölünmüş aileler vesilesiyle artıyor ki bu da işin cabası! Sistemimizin tamamıyla sınavlara dayalı bir başarı anlayışı var. Bu durum özel yeteneklerin teşhisini zorlaştırıyor. Mamafih mevcut sistemimiz “Ağaç yaşken eğilir” atasözünün icrasını mesleki eğitim anlamında olağanüstü zorlaştırıyor. Günümüzde en büyük problemlerimizden biri mesleki eğitim. Asırlar önce usta-çırak ilişkisiyle yetiştirebildiğimiz meslek erbaplarını bugün yetiştiremiyoruz.

Türk Eğitim Sistemi
Söyleşi sırasında Attila Keleş ve Gökhun Aydın

Türk eğitim sisteminin hem öğrenci hem öğretmen tarafından sizin gördüğünüz sorunları ve bu sorunlara sizin ön gördüğünüz çözümleri nelerdir? 

Sorunuz zihnimde helezonlar çizerek, muhayyilemizde bir damla suyun bir anda uçsuz- bucaksız bir denize dönüşmesi gibi bir düşünsel ahval tezahür ettirdi. Günümüz koşullarında eğitim sistemimiz ve sorun kelimeleri benim zaviyemde yan yana gelince hemen hemen herkesçe malum şu hikaye belirir zihnimde; hani deveye sormuşlar boynun niye eğri diye o da demiş ki ; nerem doğru ki?. Ben bu soruyu kısaca hem öğrenci hem de öğretmene bakan yönleriyle yanıtlamaya çalışayım;

1-Disiplinsizlik
Çözüm; Disiplin

2-İdealizimden yoksunluk
Çözüm; İdealizm

3-Kültürel, manevi ve ahlaki erozyon
Çözüm; Dijital ve dış uyaranların meydana getirdiği erozyonlara karşı inadına mücadele

Bilgiye kolay ulaşılan bir çağdayız. Böyle bir çağda hâlâ okulların bilgi yüklemesi yapması, fikrin ve yaratıcılığın çok kıymetli olmasına rağmen okulların bu konuyu göz ardı etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Temel bilgi bana göre göz göze temasla, iyi bir hitabetle ve doğru ortamda daha sağlıklı sunulabilir. Bilgi olmadan fikir özü ifade edemez kabukta kalır. Teknolojide ki ilerlemeye rağmen klasik yöntemleri savunuyorum. Ayrıca daha çok konuşabilmek ve daha çok konuşturabilmek için eğimi maksimum düzeyde bireyselleştirmek gerektiğine inanıyorum. Hani hep konuşuluyor ya; 40 kişilik bir sınıfta herkes 1 dakika konuşsa 40 dakika eder diye işte o hesap! Fakat her şeye rağmen çocuklarımızı gerekli gereksiz, asıllı asılsız her türlü bilgiye bu kadar kolay ulaşılan bir çağda evlatlarımızı daha çok dinlemeliyiz. Aksi takdirde onlar gayrı milli ve yerli olmayan çeşitli mecralara kolayca sürüklenebiliyorlar.

Başarılı öğrenci sadece yüksek notlar alan mıdır, sizce başarılı öğrencinin tanımı nedir? 

Talebeliğin ne idüğünü bilen her öğrenci başarı kapısını aralamıştır bana göre. Talebe malumunuz talep eden demek. Ders notu elbette önemli bir ölçektir fakat kendi başına kesinlikle başarı için yeterli değildir. Öğrencilik bir meslektir. Zor bir meslek. Ülkemiz koşullarında belirsizlikler, sık yaşanılan değişiklikler ve sistemdeki istikrarsızlık bu mesleği ayrıca zorlaştırmaktadır. Bana göre bir öğrenci akademik başarısını hanımefendilik veya beyefendilikle taçlandırmıyorsa veya efendiliğini akademik başarılarla taçlandırmıyorsa mesleğini doğru icra edemiyor demektir. Sözün özü ise şu;
Girdim ilim meclisine,
Eyledim kıldım talep,
Dediler ilim geride,
İlla edep illa edep.

Düşünmekten ve kendini ifade etmekten yoksun bir nesil yetişiyor. Sizce bunun tek sebebi yanlış eğitim mi yoksa başka sebepleri de var mı?

Kesinlikle hayır! Nasıl ki bir fidanın büyüyüp serpilmesi için tek koşul su yada tek şart güneş değil. Okumadan düşünmek, düşünmeden okumak, okuyup düşünmeden kendini ifade edebilmek mümkün değil. Bütün bu nimetlerden mahrum kalmış bir nesil nasıl bir fikre sahip olabilir? Çözüm neşterini toplum-aile-birey-eğitim kavramlarına derinlemesine duyacağımız acıya rağmen vurmak zorundayız.

Ben hayal kurmanın ve düşünmenin çok kıymetli olduğuna inanan biriyim. Sizce öğrencilerin hayal kurmak ve düşünmek üzerine bir derslerinin olması onları nasıl etkiler?

İstanbul’u fethetmeyi planlayan Şehzade Mehmet’in fetih hayali kurmamış olması ne mümkün. Ve devrinin koşullarında bu fethin sadece bir hayalden ibaret kalacağına inanan bir sürü gizli-açık mukavemetle karşılaşmamış olması! Hedef hayal, hayal hedef içe içe 2 kavram benim nazarımda. Hayalleri olanın hedefleri, hedefleri olanın hayalleri olur. Binaenaleyh çocuklarımızın Yunus’un

“İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır.”

mısralarından mülhem önce kendilerini tanımalarını, sonra hayal hedef, hedef hayal düzleminde doğru rotaları çizmelerini sağlamalıyız. Aslında ders çizelgelerinde bu hedeflere matuf dersler var fakat önce bunun gerekliliğine inanan ve bunu başarabilecek profesyonellikte eğitimci yetiştirmeli sonrada onlara bu işi başarabilecekleri sistemsel bir alt yapı kurmalıyız.

Günümüzde okullarda sanatın herhangi bir dalına yönelmek isteyen öğrenci okul yönetimi tarafından itina ile caydırılmaya çalışılıyor. Sizce sanattan hem aileler hem milli eğitim sistemi neden bu kadar korkuyor?

Çağımız insanı eşya ve hadiseyi öncelikli olarak maddi kazanımlar ekseninde kritik ediyor. Bir ülke de fikrin ve sanatın pahası bunlara verilen önemle belirleniyor. Fikrin sufleleriyle yapılan sanat topluma müspet anlamda yön veriyor. Maalesef her geçen gün şairsiz, şiirsiz, yazarsız, romansız, tiyatrosuz, türküsüz bir topluma doğru eviriliyoruz. Üretmiyoruz, üretemiyoruz! Oysaki olması gereken bir çocuğun münferit bir değerlendirmeyle içindeki cevherin keşfedilip, işlenmeye yönlendirilmesi! Eğitim sisteminin aile-veli-okul-öğretmen işbirliği ile!

Senelerce bir sistem üzerine eğitim veriliyor bu ülkenin çocuklarına ama sınavlar o eğitimlerin çok dışında. 80-90 YDS puanı olan ama İngilizce konuşamayan, Üniversite sınavında dereceye giren ama ne olacağına dair en ufak fikri olmayan insanlar görüyoruz. Bu durumun eğitim dışında başka sosyolojik bir sebebi var mı sizce?

Yabancı dil bahsi özel olarak dil eğitimi orjinli bir değerlendirmenin konusu! Özellikle dil eğitimimizi gözden geçirmek zorundayız. Zaman zaman Cibutili bir öğrencinin bizim çocuklara mukayese edildiğinde çok daha iyi ve birden fazla yabancı dil bilen bir birey olarak yetiştiğini görüyor ve ülkemiz adına çok üzülüyoruz. Gençlerimize doru rehberlik edemediğimizden ötürü yaşına rağmen hedefi olmayan kitleler hatta yığınlar duruyor karşımızda. Anne – babalar evlatlarının kişisel özelliklerini görmezden gelip kendi başaramadıklarıyla onlar üzerinden buluşmak istiyorlar. En önemli çıkmazlarımızdan biriside bu! Devlet planlama teşkilatı çapında bir ciddiyetle bu konu üzerinde durup, gençlerimizi eğilimleri ve kişisel becerileri dikkate alınarak yönlendirmek şart! Bu işin üzerinde aile, toplum, sivil toplum kuruluşları ve devletimizin ilgili kuruluşları işbirliği ile durmamız lazım.

Bütün bu tabloya bakıldığında iyi öğrenciler yetiştirmek isteyen genç öğretmenler ne yapmalı, genç meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz neler?

Her şeyden önce dijital taarruza rağmen; Okumalı! Okutmalı
doğruyu temsil edemeyecekse öğretmenlik yapmamalı. Öğretmenlik yapacaksa dişini tırnağına takıp doğruyu temsil etmeye çalışmalı!
Öğretmenlik ekonomik detaylar öncelenerek icra edilecek kadar kolay bir meslek değil! Bilmeli!
Her daim gençlerin dünyasında yer alan güncel ve sistemli uyarıcıları bir dedektif hassasiyetiyle takip etmeli. Yani bugün K-pop, Anime, Wattpad, Youtube, Netflix v.s bilmeden ve etkilerine ilişkin kafa yormadan yeni nesil öğrencilerin nabızlarına dokunamayacaklarını farkında olmalı.
Ve yenilerin diliyle söyleyelim benim motto’m şu;
“YENİ NESİL TÜRK GENÇLİĞİ VATANIM SİZSİNİZ!”
Ben bu anlayışla motive olmaya, düşünce kalkmaya, çalışıyorum, tavsiye ederim.
Yaptığınız çalışmaları beğeniyle takip ettiğimizi de bilmenizi isterim. Nezaketiniz için ayrıca teşekkür ederim.

Biz de size ufuk açıcı cevaplarınız ve misafirperverliğiniz için çok teşekkür ederiz. 

 

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mission News Theme by Compete Themes.