İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Otomatik Portakal

Antony Burgess yazarımız ve kitabımızın adı ‘Otomatik Portakal’. Öncelikle bu kitabı okumak için öncesinde anlatımı yoğun ya da ağır kitaplar okumamış olmanızı tavsiye ederim. Kitapta suçun belanın kol gezdiği ve bunları cezalandırmada yönetimin bile etkisiz kaldığı bir ülkedesiniz. Hatta öyle ki cezalandırma için görevlendirilmiş memurların dahi cezalandırılmaya ihtiyacı var. Baştan söylemiş olayım şiddet gerilim sevmiyorsanız bu kitaptan kesinlikle uzak durun çünkü sizi iğreti edecek olaylar bütün çıplaklığı ile anlatılıyor. Açıkçası kitap okurken karakterlerden birini sevmek ya da ısınmak isterim. Birçok kitapta bunu yakalamış ve hikâyesini onunla birlikte yaşamıştım fakat Alex kesinlikle bu durumu sağlamama yardım etmeyen bir karakterdi. Sıradan bir aile ve seçkin sayılabilecek müzik zevkiyle aslında kötü olacağını en azından bu kadar kötü olacağını düşünmediğiniz biri.

Otomatik Portakal

Gece zarardan başka hiçbir şeye yaramayan keyiflerince hırsızlık yapan önüne geleni döven ve kadınlara tecavüz eden çetesiyle adeta şeytanın vücut bulmuş halleri gibi dolanıyorlar sokakta. (Otomatik Portakal’ın filmini çeken yönetmen Stanley Kubrick sanırım içinde geçen birkaç olayın perdeye aktarıldığı takdirde hiç hoş olmayan görüntüler doğuracağını düşünüp değiştirmiş.) Birinci bölüm öylesine ağır geçti ki gerçekten bunları yaparken mutlu olan hatta yaptıklarının yetmediğini düşünen sapkın bir ergenin dünyasını böylesine yakından görmek insanı bir nebze rahatsız edebiliyor. Hatta bir nebze değil bayağı bir rahatsız ediyor kitabın sonunu merak etmeseydim orada bırakır ve hangi zihniyet bunları yazmış ve bu zamana kadar gelmiş diye sorgulardım.

Neyse ki bölümün ilerleyen kısımlarında güya kardeş olan çete üyelerinden gördüğü ihanet yüzünden gaddar polisin eline düşen Alex’i görüyorsunuz. Evet, kitabı okumaya devam etmemin bir nedeni de sonunda cezasını bulacak olması ve yine evet, polisi bile sizin içinizi rahatlatacak bir karakterde değil bazı bazı hak ettiğini buldu deseniz de daha farklı bir yöntemi yok mu diyorsunuz. Çünkü bu yöntem sadece suçlunun içindeki kini, öfkeyi ve dahası intikam duygusunu harlayıp duruyor.

Suçluların genel olarak ‘efendim ben dersimi adım bir daha yapmayacağım’ ya da ‘keşke yapmasaydım çok pişmanım’ gibi söylemlerde bulunmasının aslında ne kadar samimiyetsiz olduğunu düşünüyorsunuz. Çünkü Alex rol yapmak ve insanları kandırmakta çok başarılı. Sanki o kadar suçu o değil başkası yaptı yazık o da onun cezasını çekiyor. Ayrıca isteğini elde etmek için her şeyi yapabilecek biri. Cezasını çekerken bir kurtuluş kapısı sunuluyor ama ilk defa denenecek olması nedeniyle kimse yanaşmıyor. Alex ‘buradan kötü olamaz ya’ diye hemen atlıyor bu kurtuluş kapısına. Tek umudu olan bu kapı Ludovico tekniği ile ıslah edilmek ve kitap gerçekten o aşamadan sonra bambaşka bir boyuta erişiyor. Ludovico tekniğini ne diye soracak olursanız bir şeyin zararlı olduğunu kabul ettirmek için bazı görüntü ve seslere maruz bırakılırken vücuda kişiyi rahatsız eden ilaçların enjekte edilmesidir. Yani kurtuluş kapısı mı yoksa işkenceye açılan bir kapı mı tartışılır.  Sorgulamaya başlıyorsunuz iyilik tercih mi, yetiştirilme şekli mi yoksa doğuştan gelen bir şey mi? Bir insanı doğasının dışında iyiliğe mecbur bırakmak doğru mu yanlış mı? İnsan hayatının bir noktasından sonra iyiliğe kendiliğinden mi ulaşıyor? Büyüdükçe mantıklı kararlar vermek mümkün mü yoksa bu kişiden kişiye değişir mi?

Her soruya farklı cevaplar verilir belki kitapta bunun içindeki karmaşayı öyle yansıtıyor ki karar vermekte güçlük çekebiliyorsunuz tabi iyi oldu ya dediğiniz çok yer oluyor sadece ahlaki değerler konusunda ikilemde kalabiliyorsunuz. Mesela bazılarımıza göre kişi ne yapmış olursa olsun böyle bir ıslah yöntemiyle cezalandırılmamalı hatta bunu uygulamayı bırakın uygulamayı düşünmemeli bile.

Okumanızı öneririm, tahmin edilebilirliğin ve sıradanlığın dışında acaba sonra ne olacak diye okuyacağınız bir eser. Birkaç yerde beklenmeyen karşılaşmalar ve hesaplaşmalar merak uyandırıyor. Sadece Alex karakteri ve çetesinin bulaştığı suçlar öylesine iğrenç ki okuma zevkinizi baltalıyor,  insan sevmediği kişilerin yaptığı şeyleri dinlemek, okumak ya da görmek istemez ya sizi temin ederim ki Alex karakterini sevemeyeceksiniz. Her kötü kahramanın bir iyi tarafı ya da bir travması olur yaptıklarına nedeni olarak gösterilecek. Alex’ te bunlar yok, tabi hiçbir şey Alex’in yaptıklarına neden olmamalı ama sanırım yazar iyiden iyiye biz soğutmak istemiş ki yapılanlara karşı mı olacağız yoksa destekleyecek miyiz kararsız kalalım. Özellikle söylemeliyim ki Ludovıco yöntemi çok başarılı işlenmiş adım adım bir insan nasıl tuzağa çekilir ve kapanın içindeyken bunu fark edemez harika gösteriliyor. Tabi tuzağı fark ettiği zamanda artık çok geç oluyor çıkmak için.

Otomatik Portakal

Eğer eserin filmine gelecek olursak, izlemesi zor bir film. Zaten +18 sınırı getirilmiş ve açıkçası kitabı okurken gözümde canlanan sahneler bile beni rahatsız ederken film bizzat bana bunu gösterince afalladım. Çıkartılmış, değiştirilmiş ya da eklenmiş sahnelere gelir isek Alex’in yaptığı birkaç sapkın tavrın olmadığını görüyoruz süre uzar diye düşünmüş olabilirler açıkçası o bölümleri görmemek beni pek rahatsız etmedi, bununla birlikte filmde kitabın sonlarına yer verilmemiş nedenini merak ettiğimde yazar bizzat yönetmenden bu son sahnelere yer verilmemesini rica etmiş.  Belki biraz daha köşeye sıkışmış bir Alex göstermek istemiştir bize açıkçası ben yer verilmesini isterdim malum Türk milleti olarak izlediğimiz dram yüklü dizi/filmlerin mutlu sonla bitmesini istiyoruz. Değiştirilmiş bölümler ise kızların yaş aralığı, yazar bir beyin Alex’i nasıl tanıdığı gibi küçük detaylar ama en azından yaş aralığının değiştirilmesi doğru bir karar olmuş. Eklenen kısımlar ise Alex’in bir evcil olmayan hayvana sahip olması karaktere yakıştırılmış bir özellik olabilir. Genel olarak kitaba bağlı kalınmış ve +18 yaş sınırı olmasına rağmen de ‘En İyi Film Oscar Adaylığı’ kazanmış, hala tartışma konusu olurken 1970’lerde nasıl bir etki yarattığını tahmin edin.

Filmi izlemenizi tavsiye eder miyim açıkçası ludovıco yöntemi daha uzun ve sindirilerek işlenseydi, etkisi kitaptaki gibi verilebilseydi şans verin diyebilirdim ama filmini izlemektense kitabını okuyun daha iyi. Bir daha izleyeceğim bir film olmaz, rahatsız edici görüntüler uzak durmak isteyeceğiniz insan tiplemeleri ve ortada kalan sahneler oyuncuların çiğ kalan tavırları başarılı bir film değil. İnsanlar genelde kitabını okuduğun bir eserin filmini beğenmezsin diyor belki bundan olsa gerek ama eğer kitabını okumamış olsaydım filmini izlemezdim.  Maalesef tavsiye edemiyorum.

Doğanay Gökçen

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mission News Theme by Compete Themes.